
“İlk Seçimde Milletimiz Sizleri Kenara Bırakacak!"
18.6.2025
“İlk Seçimde Milletimiz Sizleri Kenara Bırakacak!"
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
İsrail-İran arasında devam eden savaşa değinen Arıkan, şunları söyledi:
“Malumunuz, bölgemiz için hareketli bir gece yaşadık. ABD’nin, İsrail’in; İran’ın karşılıklı açıklamalarını gördük. Şunun farkındayız. İsrail hiç olmadığı kadar zayıf. Bu bağlamda Netanyahu’nun dün yaptığı “eğer İsrail düşerse sıra Amerika’ya gelir” açıklaması hiç yersiz değildir! ABD’nin savaşa dahil olması, İsrail için gerekli. İsrail’in şu an için amacı İran’ı yumuşak lokma haline getirmekti. Ama İran; İsrail’in beklemediği bir direnç gösterdi.
Halbuki İsrail; Su bile bulamayan, çadırda yaşayan masum insanları bombalamaya alışıktı. Bunu beklemiyordu. İsrail’in tek başına İran’la mücadele etme yeteneği yok. ABD’siz bırakın savaşı kazanmayı, savaşı 15 gün dahi sürdüremez. Tüm bunlar ışığında şunu söyleyebiliriz! Bu savaş İran ile İsrail arasında gibi gözükebilir. Fakat aslında bu savaş İran ile “Küresel Siyonizm” arasındadır.
Biz Saadet Partisi olarak, adaletin, hakkın, mazlumun yanında; zulmün, işgalin, emperyalizmin karşısındayız. Bu bağlamda; İran halkının ortaya koyduğu direnişi son derece kıymetli buluyoruz. Mazlum bir halkın, işgalci bir rejime karşı onurla direnişini görmezden gelemeyiz.
İran’ın bu süreçte sergilediği kararlı duruş; tüm bölge halklarını içindir. Filistin için, Lübnan için, Yemen için, Suriye için, Irak için, Afganistan için ve elbette Türkiye içindir.
Bu nedenle buradan, tüm dünya kamuoyuna çağrımızdır: Kimse bu tabloya “İran meselesi” olarak bakmasın.
SIRA TÜRKİYE'YE GELİYOR
Milli Görüş hareketi yıllardır Irak'ın, Suriye'nin ve İran'ın hedefe konulacağını ve nihai hedefin de Türkiye olduğunu söylediğinde “bunlar komplo teorisi” diyenler vardı! Fakat geldiğimiz noktada dün komplo teorisi denen hususun bugün bölgemizde nasıl bir hakikate dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz.
Özellikle İran’a yapılan saldırılar; bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkardı: İstihbarat, siber güvenlik ve dijital altyapılar artık modern savaşların en stratejik cephesidir. Bakınız bu hafta çok ciddi bir iddia gündeme geldi! Buna göre; Türkiye’deki bazı kritik kurumların güvenlik altyapılarının İsrail menşeli firmalara verildiği söyleniyor! Umarız bu iddia doğru değildir. Umarız yetkililer ikna edici bir açıklama yapar. Bu arada açıklama yapanlar da oldu. Ama açıklamalar endişelerimizi gidermedi daha da artırdı.
Örnek TRT! TRT gibi devletin en stratejik kurumlarından biri; dijital altyapısında, İsrail merkezli bir şirketin yazılımını kullanıyor! Hadi şirketin adını da verelim! Appsflyer! Bakın burası çok önemli: Bu iddia gündeme geldiğinde TRT yetkilileri bunu yalanlamadı.
Aksine, TRT Genel Müdürü çıktı TBMM KİT Komisyonu’nda şu açıklamayı yaptı:“2022 yılında en düşük teklifi İsrailli firma verdi, o yüzden bu firmayla anlaştık” dedi. Yani siz; TRT’nin güvenliğini, TRT’nin en stratejik verilerini, sadece “fiyatı düşük” diye İsrailli bir şirkete mi teslim ettiniz? Pes doğrusu!
Gazze yerle bir edilmiş, çocuklar katledilmiş, İsrail’in işlediği suçlar tüm insanlığın vicdanını sarsmışken; TRT yetkilileri sadece bir mail atmışlar, “Sözleşme bitince artık çalışmak istemiyoruz” demekle yetinmişler! Ama işin en can alıcı kısmı şu: Sözleşme ne zaman bitiyor? Bitmesine daha ne kadar var? Bu soruların hiçbiri cevaplanmıyor! Peki biz de soruyoruz: 2022’de İsrail başka bir İsrail miydi? Dünyada yazılım sağlayan başka hiçbir firma yok muyduki, İsrailli bir firma tercih edildi? Ve madem bu firma bu kadar “stratejik” bir noktada, neden hâlâ sistemden çıkarılmadı?
Bütün bunlar, kuzuyu kurda değil, doğrudan kasaba teslim etmek demektir. Buradan açık çağrıda bulunuyoruz: Bu skandaldan derhal dönülmelidir! Devletin kurumlarında, özellikle TRT gibi halkın vergileriyle yayın yapan bir kurumda; yerli ve milli yazılımlar kullanılmalıdır!
Bu bir teknoloji meselesi değildir. Bu, bir beka meselesidir. Devletin güvenliği, ‘en düşük teklife’ teslim edilmez! Ha bu arada söylemeden edemeyeceğim: İstanbul’da on binlerce insanımızın katıldığı ‘Özgür Gazze Mitingi’ yaptık. Hollanda’daki yürüyüşü, Şili’deki protestoyu haber yapan TRT; İstanbul’daki mitingimizden tek satır söz etmedi.
TRT HALA AYNI TRT
Şimdi size bir video göstermek istiyorum. Bakınız, Erbakan hocamız bunları 1989’da, 1991’de söylemiş. Tam 36 yıl önce. İktidarlar değişmiş, aktörler değişmiş; Ama TRT hala aynı TRT! Keşke TRT; Gazze Mitingimizi haber yapmama konusunda gösterdiği endişe ve titizliği Yazılım alt yapısını verdiği İsrailli firma konusunda da gösterseydi!
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI SINIFTA KALDI
Öğrenciler karne alıyorsa yöneticiler de karne almalılar? Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanlığının karnesini çıkarmıştık, gelin bu hafta da Millî Eğitim Bakanlığının karnesini çıkaralım. İlk not fırsat eşitliğinden. Bugün, milyonlarca öğrencimiz ekonomik nedenlerden dolayı eğitimden kopma noktasına geldi. YKS’ye başvuran öğrenci sayısında 1 milyon azalma var. Geçen yılın verilerine göre, son 5 yılda ekonomik zorluklar nedeniyle okulu bırakan 2 milyon üniversite öğrencimiz var. Tablet değil, defter bulamayan çocuklarımız var. Kantin fiyatları nedeniyle teneffüslerde su bile içemeyen öğrencilerimiz var. Kırsalda birleştirilmiş sınıflarda 40-50 öğrenciyle aynı sınıfta ders gören evlatlarımız var! Beslenme çantası boş olan çocuklarımız var! İkinci not: Okulların güvenliği ve temizliği! Eğitimin sonuna geldiğimiz bu hafta da binlerce okulda yeterli sayıda temizlik görevlisi yok. Binlerce okulda hala güvenlik personeli yok. Milli Eğitim Bakanlığı maalesef bu konuda da sınıfta kaldı. Üçüncü not, öğretmen istihdamı! Önceki gün atanmayan öğretmenler ile bir araya geldik. Birkaç ay önce gerçekleşen atama sürecinde ne gördük? Mutluluk gözyaşları yerine; adaletsiz puanlamanın kurbanı olan, hakkı yenildiği için bunalıma giren öğretmenlerin gözyaşları vardı. İktidarın, 2024-2025 Eğitim Öğretim yılı karnesi zayıf. Bu notlarla iktidarın sınıfı geçmek zor.
İLK SEÇİMDE AZİZ MİLLETİMİZ SİZLERİ KENARA BIRAKACAK!
Her yıl temmuz ayı yaklaştıkça gündeme gelen emekli ve memur zamları yine konuşulmaya başlandı. İktidarın yıllardır TÜİK aracılığıyla yaptığı hak gaspı bir kez daha milyonlarca insanımızı kara kara düşündürüyor. Biz bu enflasyon rakamlarına inanmıyor, verilecek olan zamları da yetersiz buluyoruz. Akaryakıta 6 ayda 12 defa ara zam yapan iktidar; emekliye 6 ayda bir asgari ücretliye 12 ayda bir zammı çok görüyor. Bugün, memurumuza, emeklimize ve asgariye ücretlimize yapılanın adı: Kul hakkıdır, hak gaspıdır, vicdansızlıktır. Onun için buradan sesleniyorum; TÜİK rakamlarını bir kenara bırakın, asgarî ücret de dahil olmak üzere tüm çalışanlara hak ettiği zammı verin.
Bakınız, ekonomi bakanı sayın Mehmet Şimşek; enflasyon için konuşurken ne diyor; ‘Son bir yılda enflasyonda 40 puanlık bir düşüş var. Kirayı bir kenara bırakırsak, hizmet enflasyonu yüzde 97’den 43’e düştü.’ insanımızla alay mı ediyorsunuz? Kenarda bırakırsak dediğiniz kiralar; İstanbul’da 40 bin TL, Ankara’da ve İzmir’de 30 bin TL, diğer büyükşehirlerde en az 20 bin TL. Siz en az bir asgari ücrete denk gelen kira rakamlarını hangi ekonomi teorisiyle kenara bırakıyorsunuz. Bir şeyleri Kenara alacaksanız, faizi alın, yolsuzluğu alın, ballı ihaleleri alın Kenara alacaksanız, TÜİK’in rakamlarını alın... Ama siz bütün bunları değil de kiraları kenara alırsanız, ilk seçimde de aziz milletimiz sizleri kenara alacak!
VARLIK FONU OLMUŞ YOKLUK FONU!
İktidar nereye el attıysa orası kurudu. Bu hafta da Varlık Fonundaki PTT’nin zararları ortaya çıktı. Rakamlar korkunç; PTT’nin 2023 zararı; 2.3 milyar lira, 2024 yılı zararı; 3.6 milyar lira. 2025 yılında öngörülen zarar miktarı; 4.5 milyar lira. PTT varlık fonuna devredildiği günden beri sürekli zarar ediyor. Halbuki, 2016 yılında Varlık fonu kurulurken ne dediler: ‘Bu fon ile kamu şirketleri daha etkin yönetilecek, verimlilik artacak.’ Dediler Peki sonuç? Fona devrettikleri neredeyse bütün kamu şirketlerini batırdılar. Tamamına yakını zarar eder hale getirdiler. Sadece PTT mi? İşte Telekom! Türkiye’nin en büyük varlıklarından birisiydi. Özelleştirildikten sonra varlıkları satıldı. İçi boşaltıldı. Türkiye’nin en fazla vergi ödeyen kurumu iken, Türkiye’nin en borçlu kurumu haline getirildi. Şimdi faturayı millete kesiyor. Vatandaşa dünyanın en pahalı internetini satarak ayakta durmaya çalışıyor. İşte Çaykur. Borçla ayakta duruyor. 2023 yılında bankalardan çektiği kredi miktarı 25.7 milyar lira. Ülkenin en borçlu kurumlarından birisi. Varlık fonu olmuş yokluk fonu! Bir ülkenin varlıkları ancak bu kadar hızlı yok edilebilir. Ülkenin güzelim kurumlarını batırmak için ancak özel bir çaba harcamak lazım. İnsan sormadan edemiyor acaba bu stratejik kurumlar bilinçli bir şekilde mi batırılıyor! Yine Varlık fonu kurulurken dediler ki: ‘Ekonomik spekülasyonların önüne geçeceğiz’ Tam tersi oldu. O günden beri ülkede; borsa spekülasyonlarından, arsa spekülasyonlarından, döviz spekülasyonlarından geçilmiyor. Bu ülke, bir doların 1 günde %40 yükselip düştüğü günleri gördü. Varlık fonu kurulurken dediler ki; ‘Hükümetin elinde kuvvetli bir kaynak olacak. Varlık fonu sayesinde borçlanmayı önleyeceğiz.’
Tam tersi oldu! Tek kuruş kaynak bırakmadıkları gibi, Cumhuriyet tarihinin borçlanma ve faiz rekorunu kırdılar. Öyle ki, tarihimizde ilk kez bu ülkede, borçlanma Genel müdürlüğü kurmak, bu iktidara nasip oldu. 12 Eylül 2019’da hazine bakanlığı bünyesinde kurulan bu genel müdürlük, 14 Eylül 2024 tarihinde bir imza ile sessiz sedasız kapatıldı. Zaten bu ülkenin en büyük problemi, her şeyin tek bir imza, tek bir kararname ile yapılabilir olması. Tek bir imza ile kayyum atanıyor, tek bir imza ile şirketlere el konuyor, tek bir imza ile ülkenin en stratejik kuruluşları ya satılıyor ya da bir fona devrediliyor. Ne de olsa varlık onun, fon onun gerisi hep angarya. Ülkeyi şirket gibi yöneteceklerdi, ama bırakın ülkeyi; ‘şirketleri’ bile yönetemiyorlar. Neye el attılarsa kuruyor. Varımız yoğumuz heba oluyor. En stratejik kuruluşlarımız ya zarar ediyor ya da batıyor.
EKONOMİYİ MAMUR EDECEKLERDİ HERKESİ MAĞDUR ETTİLER
Ekonomiyi mamur edeceği söylenen politikalar maalesef her kesimi mağdur eden uygulamalara dönüştü. Bunlardan biri de, karayollarında, demiryollarında, hastanelerde, üniversitelerde çalışan Kamu işçileridir. Öyle 5 bin kişi, 10 bin kişiden bahsetmiyorum! Tam 600.000 kişi. 600.000 emekçi. Aileleriyle birlikte düşündüğünüzde milyonlarca insan demek. Bu kamu işçilerine İktidarın 2025 yılı toplu sözleşme teklifi, %24 Peki bu ülkede enflasyon kaç %35.41 bu emekçilerimizin bir kısmı yerin metrelerce altında kömür madenlerinde çalışıyor. Bir kısmı yazın kavurucu sıcaklarında yollara asfalt döküyor. Orman yangınları önleme gibi en kritik en hayati yerlerde görev yapıyor. Hak ettikleri karşılık bu değildir. Yeri geldiğinde tefeciye, ballı ihaleciye, her türlü gösterişe, şatafata para bulan iktidarın emekçiye gelince para yok demesinin hiçbir vicdan da karşılığı yoktur. Bu işçilerimiz enflasyona ezdirilmemeli mağduriyetleri giderilmelidir.
ASLA KARAMSAR DEĞİLİZ
Bölgemizde ve ülkemizde yaşanan her gelişmenin, her olumsuzluğun farkında ve bilincindeyiz. Yarım asırlık Milli Görüş Hareketi; onlarca yıldır bu sorunlarla mücadele etmiş ve aziz milletimize yol gösterici olmuştur. Asla karamsar değiliz, asla umutsuz değiliz, asla yeisin karanlık sularında değiliz. Siyonizmse, biz karşı koyacak, biz bölgemizi savunacağız. Emperyalizmse, biz çizdiği planları yırtıp atacağız. Mazluma el uzatmaksa Kıbrıs’ta, Bosna’da, Afganistan’da ve dünyanın dört bir yanında nasıl zulme ve zalime karşı durup imdada yetiştiysek yine biz yetişeceğiz. Faizse biz yok edeceğiz. Enflasyonsa biz bitireceğiz. Hukuksuzluksa biz son vereceğiz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın! Allah’ın izniyle ülkemizi özlenen günlere ulaştıracak, bölgemizi huzur, refah ve barışa ulaştıracağız.”